TSBS Bildiriler Dergisi (Aug 2023)
Emevîlerin Hilâfete Gelme Şekillerini Dinî-Siyasî Açıdan Meşrulaştırma Çabaları
Abstract
Meşruiyet herhangi bir düşünce, tutum ve icraatı yasal gösterme ve toplum tarafından kabul edilir hâle getirme çabasıdır. Meşruiyet, siyasal iktidarların varlık sebebi ve devam etmesinin güvencesi, eylemlerinin birey ve toplum nezdinde kabul görüp uyulmasının yegâne dayanağıdır. Bu bakımdan siyaset, devlet, iktidar ve egemenliğin söz konusu olduğu alanlar aynı zamanda meşruiyet alanları olduğundan İslam tarihi araştırmaları açısından Emevîler’in toplum gözünde meşruiyetini sağlamlaştırmak amacı ile kullandıkları argümanların tespit edilmesi önem arz etmektedir. Emevîler’in yaşadığı meşruiyet sorunu hakkında spesifik bir çalışma bulunmamaktadır. İslam tarihinde birçok iktidarın meşruiyetlerini sağlamlaştırmak için dinî argümanları kullanması söz konusu olmakla birlikte Emevîler’in bu konuda ilk olması ve daha sonra birçok iktidar tarafından taklit edilmesi İslam tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır. Çalışmamızda spesifik olarak Emevîler’in kuruluş şekli, başka bir ifade ile hilafeti ele geçirme şekli sebebiyle yaşadığı dinî-siyasi meşruiyet ve söz konusu meşruiyet problemini aşmak için başvurduğu özellikle âyet ve hadisleri kendilerine dayanak olarak kullanmaları, Hz. Peygamber’e yakınlıklarını vurgulamaları gibi yöntemler ele alınacaktır. Amacımız, adı geçen devletin yaşadığı dinî-siyasi meşruiyeti aşmak için başvurduğu yolları ve bu konuda amacına ulaşıp ulaşmadığını tespit etmektir. Araştırmamızda yöntem olarak ise İlk dönem İslam tarihinde yazılan genel İslam tarihi ve siyasetnâme türü kaynaklarının yanı sıra hadis kitaplarına başvurulmuştur. Emevîler, kendilerinden önce gelen Dört Halîfe Dönemi’nden farklı olarak hilafeti seçim/şura ile değil siyasi hilelere dahi başvurarak ele geçirmeye çalışmışlardır. Bu süreçte yaşanan hakem olayı, Sıffin Savaşı İslam tarihi açısından hâla tartışılagelen meselelerdir. Hilafetin bu karışıklıklar sonrasında el değiştirmesi dönemin ulemasının yanı sıra toplumun diğer kesimleri tarafından da sürekli eleştirildi ve söz konusu yönetim dinî-siyasi açıdan itaate layık görülmedi. Dönemin yöneticileri ise hilafeti ele geçirmek için verilen mücadeleyi ve hilafeti ele geçirme şeklinin kader olduğunu iddia ederek bu dinî argümanla iktidarlarını kabul ettirmeye çalışmışlardır. Örneğin Hz. Peygamber sonrasında halife seçilen Hz. Ebubekir'e Allah'ın halifesi anlamında "Halifetullah" denilmiş ancak o Müslümanları uyararak kendisine "Halifetu Resûlillah" denilmesini istemiştir. Emevîler’de ise halifeler için "Emînullah (Allah’ın emin olduğu kimse) ve Halîfetullâh (Allah’ın halifesi) gibi sıfatların kullanıldığını görmekteyiz. Birtakım uygulamalar ve söylemler üzerinden hilafetlerini güçlendirmeye çalışmışlardır. Sadece kullandıkları sıfat itibari ile değil hac emirliği görevini kendileri ya da ailenden birinin üstlenmesi, camilerde göstermelik ve şekli biat törenleri düzenlemeleri vb. uygulamalar ile halifelerin dinî kimliklerini siyasi alanda aktif tuttukları anlaşılmaktadır. Emevîler’in temel meşruiyet sorunu İslam tarihinde ilk olarak “din için iktidar” anlayışı yerine “iktidar için din” anlayışını benimsenmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Keywords